Bu Blogda Ara

19 Şubat 2016 Cuma

Zell Am See, Avusturya

7 - 13 Şubat 2016



Aylardır yapılan hazırlıklar, planlar... Dört gözle beklediğimiz kayak zamanı geldi sonunda... Geçen sene Jahorina'daydık, bu sene daha uzakları hedefledik: Avusturya Alpleri'ni. O kadar çok kayak merkezi var ki, araştırırken kafamız karıştı ama sonunda Zell Am See'yi seçtik, doğru da karar vermişiz. 

Münih'den 250 km, Salzburg'dan 75 km uzaklıkta, göl kenarında küçük ve sevimli bir köy Zell Am See. Bizim köylerimizden çok farklı ama. 2 önemli pist grubu var bu bölgede: Zell am See ve Kaprun. Zell Am See'nin zirvesi 2000 m'deki Schmittenhohe, Kaprun'un zirvesi ise 3203 m'deki Kitzsteinhorn. Kaprun'daki pistler ağırlıklı kırmızı, Zell Am See'de ise orta seviyedeki kayakçılar için de pistler var. Buraların mavisi, TR'nin kırmızısı hatta yer yer siyahı bu kesin, hafife almayın derim ben. Pist ve kar kalitesi farklı, liftlerde sıra beklenmiyor, gerçekten kayakla ilgilenen insanlar, müthiş doğa...



İstanbul AHL'den 09.10 THY uçağıyla Salzburg'a  uçtuk, varışımız buranın saatiyle 10.50 (1 saat geride TR'den). Zell Am See. Salzbur Havaalanından 260 no'lu otobüs kalkmakta ve tam merkezde indirmekte. Tek sorun 12.50'ye kadar beklememiz gerekti ancak tek yön 150 EUR ile transfer ayarlamak yerine adam başı 13,40 EUR vermek çok daha makul. Biletler şoförden alınıyor, otobüsler büyük olduğundan valiz/kayak taşımada problem olmadı. 

Son durak Postplatz'da inip kafamızı kaldırınca kaldığımız evi, Appartementhotel Post'u görebiliyoruz, o kadar merkezi. Hatta tatil boyunca hangi otobüs ne zaman geldi, kimler bindi gözledik, hani mahallenin yaşlı teyze/amcaları gibi meraklı gözlerle :) City Express liftine yürüyerek birkaç dk, bahsettiğim duraktan da çevre kayak merkezlerine otobüsler gidiyor. Kendi bölgendeki kayak merkezine almış olduğun ski pass'larla ücretsiz binebiliyorsun, ancak farklı bölgeye geçiş ücretli .Örneğin Saalbach ve Hinterglemm'e gidiş-dönüş EUR 9,5. Otobüs saatlerine dönüş için de çok dikkat etmek gerek. Liftler 16.00'da kapanıyor, biz fazla oyalanmışız kayak sonrası cafe keyfinde. 17.22 son saatmiş Kaprun'dan, taksiyle dönmek zorunda kaldık :( 

Maliyetler, TR'ye göre aşağı yukarı aynı. Aslında her fiyatta otel var. Uygun fiyat, temizlik, lift yakınlığı hem de merkezilik arıyorsanız kaldığımız evi tavsiye ederim. Yalnız rezervasyonu çok önceden yapmak gerekiyor, bu bölgedeki otellerin doluluk oranı yüksek. Bizim evimiz 2 oda+1 salon. 4 kişi, kişi başı EUR 390 verdik 7 geceliğine. İşletmecisi Marrion her sene Alanya'ya tatile geliyormuş, çat pat Türkçe konuşan, çok sevimli bir kadın. Bulaşık makinesi, ocak, kettle, buzdolabu ve mutfak malzemeleri tamamdı. Musluk suyu içilebiliyor. Otelin karşısında ise Spar Market var. Fiyatlar uygun burada, hatta dönüşte çikolata ve Obstscnaps (elma-armut karışımı) yüklendik buradan. Evde yemek yapmanın keyfi de başka, özellikle sabah kahvaltımızı görseler şaşardı eminim çevredekiler. TR'den zeytin bile götürdük :) Bunun sonucu; 08.30'da herkes liftlerle çıkarken biz en erken 10.00'da hareket edebildik

Söylemeden geçemeyeceğim, evin kötü yanı internetin çok kötü çekmesi ve televizyonda sadece Arap kanallarının olmasıydı. Sessiz film, isim-şehir, kağıt oyunlarıyla geçti gecelerimiz 

Köy küçüçük ya, her şey de birbirine yakın. Göl çevresinde yürüyüş keyifli, manzara çok güzel. Yazın gölde yüzme ve bot turu da varmış. Her şey sanki kayak üzerine kurulu, ayaklarında kar ayakkabılarıyla insanlar çevrede. Gece hayatı çok da yok. Pazar günleri her yer kapalı, Spar bile 14.00-18.00 arası açık. 


Dağdaki cafeler güzel ve canlı. 500 cc su EUR 2 , bira EUR 4, sıcak çikolata EUR 2,90. Hangisini içersiniz şimdi?? :)

Bir ufak ipucu daha, aslında köye kayarak inebiliyorsunuz ancak City Express'le çıkılan kısmın dönüşü engebeden zor iniliyor, hele de o yorgunluktan sonra. Biz kabinleri tercih ettik

Salzburg'dan TR uçağımız pazar 18.30'da. Buralara kadar gelmişken görmeden dönmek olmaz, 1 gece de orada kalacağız. Salzburg merkeze otobüs yok, cumartesi 09.15 trenine atlıyoruz (EUR 13), çevreyi izleyerek ayrılıyoruz... Seneye için şimdiden kafada planlar oluşmaya başladı :)

Otobüs numaralarını, pist haritası/skipass ücretleri/otobüs saatleri linklerini de ekliyorum.  Bu bilgileri de bulunca hiç zorluk çekmedik 


Otobüs No'ları :
260 Havaalanı -Zell Am See
680 Zell Am See- Hinterglemm/Saalbach
660 Zell am See-Kaprun
71 Transexpress ile Schimettenhohe'ye direkt çıkış.


http://skimap.zellamsee-kaprun.com/?map=zellamsee-winter&lang=de
http://www.schmitten.at/en/winter/tickets-und-preise/skipass-prices







2 Şubat 2016 Salı

Jahorina, Saraybosna

7-15 Şubat 2015

Yine bir kayak programı. 4 arkadaş düşüyoruz yola 8 günlüğüne . TR dışında nerelere gidebiliriz diye çok araştırdık: Ulaşım kolaylığı, pistleri ve ucuzluğu ile biçilmiş kaftan Jahorina. Valizlerimiz çok, kayaklarımız da var. 10.45 Pegasus uçağıyla 1,5 saatte Saraybosna'dayız. Başkent. Annemin kökenleri Boşnak olduğundan ayrı bir yeri var Bosna Hersek'in bende.

Para birimi  KM, 1 EUR neredeyse 2 KM ediyor.  Yolumuz direkt Jahorina'ya. Otelden ayarladığımız transfer ile dağa çıkış 100 KM tuttu.

Daha çıkarken, çam ağaçları ve üzerindeki beyaz örtü aldı bizi bizden. 1984 Kış Olimpiyatları burada yapılmış. Aparthotel Vucko; güzel bir kayak oteli, sabah-akşam açık büfe yemek. Her sabah kahvaltıda Boşnak böreği vardı. Domuz eti yemeyenler için de seçenek mevcut akşam yemeklerinde. 
Bizim kaldığımız suitti, içinde şöminesi bile vardı. Odunun parasını ayrıca ödeyerek yaktık 2 gece, güzel bir enstantene oldu. Pistlere ve merkeze çok yakın.  Kuru eti de mutlaka denemek gerek. Yöresel içki ise "Rakia", shot şeklinde içiliyor. 

Otel, kayak kirası, liftler, hoca ücreti.. hepsi bizim memlekete göre daha ucuz Jahorina'da. Kayışımızı ilerletmek için ilk gün hoca olarak Peje ile anlaştık, kendisi Sırp, zaten içiçe yaşıyorlar. Arkadaş olduk Peje'yle, hatta dönüşte o götürdü arabasıyla bizi havaalanına. 







Buranın kötü yanı; sisi. Zirvede yapay bir göl var, bu da sise yol açıyormuş. Böyle sisli bir günde Peje ile Saraybosna'yı gezmeye gittik

1.Dünya Savaşı'nın başlama sebebi gösterilen Avusturya-Macaristan prensinin öldürüldüğü yer burası. Ama en çok iç savaş sırasında yaşadıkları acılar acıtıyor insanın içini. İlk izlenim; bitişik nizam binalar, eski görünüyorlar ki bu çok normal, neler geçirdiler sonuçta.

"Baş Çarşı"sı ve camisiyle Osmanlı Dönemi izleri hala görünmekte."Cevapcici" yemeden dönmek yok; pide arası soğanla köfte bu. Yemek sonrası da bira fabrikasına uğrayıp farklı biraları tatmak gerek, bu arada fabrika da Osmanlı Döneminden kalmış.

                   

Suikastın yapıldığı köprü
Bira fabrikası

Dolu dolu geçirilen bir kayak programıydı. Çocukları güzel, anne-babalar güzel... Kan çekiyor ya, sevdim ben bu memleketi :) 





İspanya 7-8-9. Günler, Barselona

28-31 Ağustos 2015

Barselona, ahh Barselona... Benim tüm gezi alışkanlıklarımı aşan şehir; ikinci defa buradayım ve hala Sagrada de Familia'nın ve Gaudi evlerinin içini gezmedim! Kuyrukta beklenecek zaman yerine marinaya inmek, La Boqueria pazarında dolaşmak, elimizde sangrialarla La Rambla'da geleni geçeni izlemek çok daha keyifli geldi.




Katalon özerk bölgesinin başkenti burası, İspanya'nın 2. büyük şehri. Hard Rock Cafe'nin olduğu ve havaalanı otobüslerinin de durağı olan Katalonya Meyda'nından denize inen cadde olan La Rambla'da sanki sabaha kadar eğlence var; açık hava restoranları, sokak sanatçıları, canlı heykeller, çiçekçiler... Liceu opera binası da burada. 

19.yy'dan kalma kapalı çarşı La Boqueria'da ise deniz ürünlerinden mutlaka tatmak gerek. Pazar hariç hergün açık ve hep kalabalık. Gaudi'nin, sanat hamisi için 1885'de inşaa ettiği Palau Güell ise bir kaleye benzemekte. Caddenin adı da Arapça "nehir yatağı" demekmiş, Pirene dağlarının sel yatağıymış... Nereden nereye...


La Boqueria
La Rambla karşısındaki geçitten kafelerle dolu Plaça Reial'a çıkıyoruz, akşam yemeklerinde genelde buradayız. İlk geldiğimizde flamenko gösterisine gitmiştik. Opera binasındaki gösteriler çok daha profesyonel tabi ama burada da izlemekten keyif alınıyor. 


La Rambla

La Rambla'dan denize doğru inerken Kristof Kolomb heykeli bulunmakta.

Ahşap yürüyüş yolundan Port Vell'e gidip, denize ve teknelere bakmak, yemek yemek Avrupa'da çok da karşılaşılabilen bir zevk değil. Bu yönüyle de farklı işte Barselona...

Dar sokaklarıyla, tarihi yapılarıyla Barri Gotic (Gotik Mahalle), MÖ'de Romalılarca şehir kurulmak üzere seçilen alanmış. 13.yy'dan kalma Katedral aynı zamanda 1400lerden beri Katalonya Hükümetinin de merkeziymiş.

Vee şehrin her yerinde izini rastladığımız mimar Gaudi. 1926'da, 70li yaşlarda bir trafik kazasında ölen dahinin öldüğünde tanınmamış olması da acı. 8 eseri Unesco Dünya Mirası içine girmiş. Bitiremeden öldüğü La Sagrada Familia kilisesi ise hala bitmemiş!


Park Güell
Casa Mila
Otelimiz Onix Liceo, 3 gece EUR 375, tüm İspanya içinde en pahalısı. La Rambla'da yeri, nasıl ucuz olsun ki. Küçük de olsa havuzu da var.

Aslında buraya gelmişken Barselona stadında bir maça gitmediğimizi duysa Barçalılar ayıplarlardı bizi. Onu yapamadık ama sahilde geç saate kadar oturduk. 

Bir şey daha yaptık bu şehirde: 30 Ağustos'ta yolda, yüksek sesle İstiklal Marşımızı okuyup memleketimizi ve onun kurtarıcılarını andık...

Veeee dönüş günü geldi çattı...

Genel olarak bizce İspanya, İtalya'ya göre daha az turistik. Güzel kızlar, rahat giyim, ücretsiz otoban (Barselona hariç), yüksek otopark ücreti, metro yok, trafik yok. Sangria, tapas, flamenko, Carmen süper. Ağaç bolluğunda zeytin sadece meze olarak kullanılıyor?? Yemek 22.00'dan sonra yeniyor ve İspanyollar eğlenmeyi biliyorlar :) 










İspanya'da 6. Gün, Valensiya

27-28 Ağustos 2015



Yolumuz 350 km bu sefer. Valensiya; İspanya'nın 3.büyük şehri. MÖ 138'de Romalılarca kurulmuş. Adı bile güzel

Küçük şehirleri daha çok seviyorum. Deniz etkisi yine göze çarpmakta. Domates savaşı yoktu ama festivale denk geldik, bir cümbüş ki sormayın :) Hele Brezilyalı kızların gösterisi...


            

Hareketlilikte Barselona'yla yarışabilecek şehir budur işte. Hiç itiraf etmek istemesem de; buradaki kızlar çookk güzel, giyim de rahat. Eşlere sahip çıkma zamanı :)

Plaça De La Reina ile Plaza De La Virgen arasındaki Katedral ve Çan Kulesinin farklı mimarı tarzları var, özellile gotik çan kulesi dikkat çekici. "Kutsal Kase" olduğu söylenen kase buradaymış


 

   
     Bulduk yine bir pazar (Mercado Central), balık-sebze-meyve satılmakta. Hemen alışveriş yapılır, yolda yenecek meyveleri aldık. Gezmesi bile bir zevk



Pazarın karşısında İpek Borsası (La Lonja) binası 15.yy'dan kalma, Geziye açık ama bizim ilgimizi hemen dışındaki sokak barı daha çok çekti. Gündüz biramızı içmek keyifli de gece burası muhtemelen tehlikeli bir sokaktır





Akşam yemeği için tercih; Sagardi. Kürdan saplı tapaslardan tabağınıza alıyorsunuz, en son tabağınızdaki kürdan sayısına göre ödeme yapıyorsunuz. Baktım da yerlerde hiç kürdan yok, Türkiye'de olsaydık görürdünüz siz :) 


Otelimiz Catalonia Excelsior , gecelik EUR 75. Yine çok merkezi, İspanya'daki tek trafik cezamızı burada yedik, eşya indirirken, sadece 5 dk için hem de. 


İspanya 4 -5. Gün, Madrid

25-27 Ağustos 2015

Ve başkent Madrid, İspanya'nın en büyük kenti, aynı zamanda Avrupa'nın da en yüksek başkentiymiş. Kuruluş MÖ 2.yy'da Romalılarca. 


Otelimiz Preciados, 2 gece EUR 217. 2.gün karşısındaki restauranda yedik ama çok merkezi zaten, çevrede birçok seçenek var. Mercado de San Miguel'e (pazar yeri  de yürüme mesafesinde.


Hemen Mercado'ya gidiyoruz. Acıkmışız zaten. Barselona'dan tecrübemiz var; yeme-içme yeri buralar. Canlı, tapasta çeşit çok ancak ucuz değil: 3 zeytin çubuğa geçmiş, içine de peynir konmuş fiyatı EUR 2. Eve gidince yapacağım bunlardan, hiç zor değil ama lezzetli :)





 Sabah şehir turu başlıyor, yürüyerek hemen hemen her yeri gezebildik. İlk durak Kraliyet Sarayı (Palacio Real). 2000 odalıymış ve 50 odası ziyarete açıkmış. Kapıda sadece 2 asker !!! Yaa kral geliyor buraya, bu ne rahatlık :)


 

Saraya yakın İspanya Meydanı (Plaza de Espana), Gran Via üzerinde (ana cadde). Cervantes ve Don Kişot'taki kahramanları gösteren bir anıt var burada.


 Plaza Mayor ise en ünlü meydan. Geçmişte engizisyon mahkemelerinde idam sehpaları kurulur ve boğa güreşleri yapılırmış burada, şimdiyse çok farklı. Avrupa gerçekten müthiş bir aydınlanma geçirmiş.

Karayollarında "Sıfır Kilometre"  olarak bilinen taş ve hanedan armasındaki kocayemiş ağacına uzanan ayıyı betimleyen heykel de burada





 Retiro Parkı'na geldik sonunda. Yorulmuşuz. Büyük bir alan, ağaçlar altında soluklanmak çok iyi geldi. Yeni boyanmış bankta en sevdiği şortunu boyadı Canımcım, aman dikkat




Museo del Jamon'da sandwich ve bira (dana eti olanın adı Cecina de Leon) EUR 5'ya karın doyar. Trip Advisor'da 5 üzerinden 4 almış. 

Daha önce Madrid mi Barselona mı diye sorduklarında Madrid'i görmediğimden yorum yapamazdım. Şimdi söylüyorum ki kesinlikle Barselo
na

İspanya 4.Gün, Madrid Yollarında Cordoba ve Toledo

25.08.2015

İstikamet Madrid. En uzun parkurumuz, 540 km, üstelik yolda 2 durağımız var. Araba isimlerinden geçeceğiz: Seat Cordoba ve Seat Toledo


Sevilla'ya 140 km uzaklıkta Cordoba. Roma Dönemi İspanya'sının en büyük şehriymiş. Ama altın çağı 8-11. yy arasında Kurtuba Halifeliği'nin merkezi olduğu dönem. Batı İslam İmparatorluğunun başkentliğini yapmış.

En büyük anıt La Mezquita (Kurtuba Camii)'da 22.000 kişi ibadet edebiliyormuş! Aslında burada 3 dinin de izleri var, medeniyet ve hoşgörü işte  


Kurtuba Camii

Yoldaki diğer durak Toledo; Unesco Dünya Miras listesinden. MÖ 590'da Yahudiler tarafından kurulmuş. 1000li yıllarda Araplardan geri alınmış ve İspanya'nın başkenti olmuş. Katedral buradaki en önemli eser. 

                    


Çeliği ile dünyada ünlüymüş. Don Kişot zırhı almak istedim ama çokk pahalıydı. 
Gerçekten büyüleyici. Burası tüm İspanya'nın minyatürü sanki. İyi ki uğramışız buraya


İspanya 2. ve 3. Gün, Sevilla

 23-25 Ağustos 2015

Ve Sevilla... Carmen'in memleketi, Endülüs'ün başkenti... 2 kere izledim Bizet'in operasını; Don Jose'nin aşkı, Carmen'in güzelliği ve dansın zerafeti, hüzünle biten bir hikaye.


Direkt akşam yemeğine, yol arkadaşlarım her zamanki gibi "turistik bir yer olmasın" diye tutturdu ve bizim tabirimizle hamamı bulduk :) El Patio'da sıralarda yiyorsun yemeği, masaya geçmek extra ücrete tabi

           

   

Otelimiz daha doğrusu apartımız Corral de San Jose-Singular Apartments; 2 gecelik fiyatın EUR 105. Çok merkezi yine. Bahçede bir avlu ve masalar var. Hem kahvaltı hem de gece oturmaları için ideal

Sevilla Katedrali

Sabah ilk iş dünyanın en büyük gotik binası, 1180lerde cami olarak yapılıp 1250lerde katedrale çevrilen Sevilla Katedrali; Kristof Kolomb'un mezarı da burada.

Yakınında İspanyol kraliyet ailesinin yazlık sarayı Alkazar ve Bahçeleri, o kapalı kapının arkasında böyle güzel bahçeler beklemiyor insan.

Alkazar Sarayı
Alkazar Sarayı

İspanyol Meydanı

1920lerde düzenlenen İspanyol Meydanındaki mozaiklerde 58 değişik İspanyol şehrinden olaylar anlatılmakta

Altın Kule
Tekne Turunda Biz

12.yy'da savunma amacıyla yapılmış, günümüzün Denizcilik Müzesi olan Altın Kulenin yanından geçip Guadalquivir Nehrinde tekne turuna (EUR 16) gidiyoruz. Seine üzerindeki gibi değil, nehir kenarında görülecek çok yer yok, dinlenmek ve nehir havası almak isteyenlere tavsiye edilebilir.


Akşam yemek Campionele'de, Otelin yakınındaki kapalısı, yine yürüme mesafesinde açık olanı var. Alışkınlar, yolu hemen tarif ediyorlar. Biz karışık  tapaslar almayı tercih ediyoruz, hemen hemen hepsi güzeldi.

Otel yakınlarında bir de bakkal keşfettik, sevimli bir Uzakdoğulu amca. Bira, sangria ve çerez stoğumuzu güçlendirip dönüyoruz otele. Eee geceye avluda devam

Bugün de bitti, iyi geceler